Pasaport kriziyle gelen ilk tur deneyimim, ev arkadașımın ilk yurtdıșına çıkıșı; hatta uçağa biniși.
Hayattan bazen neyi ne zaman istediğiniz önemlidir. Mesela, şu an o ev arkadaşım eşiyle birlikte Prag'da yaşıyor!
Paris yazımı okuduysanız Orta Avrupa seyahatinin maceralı olduğunu söylemiștim. Aslında biz Haziran ayında 4 arkadaș Amsterdam’a gidecektik. Ev arkadașım ve benim pasaportları yenilememiz gerektiğinden turu aldık, pasaporta bașvurduk. Ne yazık ki o dönemki pasaport krizi bizi de vurdu ve turu iptal ettik. Pasaportumuz, arkadașlar Amsterdam’a ulaștığı gün geldi. Biz de onun gazıyla Haziran ayından Kasım ayındaki Orta Avrupa turunu rezerve ettik.
Maceralı Paris seyahatimden sonra bavulu bile tam boșaltmadan 2 hafta sonra Budapește’ye oradan da bizi 10 gün boyunca gezdirecek otobüsümüzle Viyana'ya vardık. Tatilimizi Pronto Tur’dan almıștık ve genel olarak memnun kaldık diyebilirim. Eğer ekstra tur almayacaksanız, fiyat avantajı varsa ve birden fazla yere gidecekseniz turla gitmenizi öneririm.
Rehberimiz çok eğlenceliydi. Tarih bilgisi çok iyi olmasına karșı konușma tarzı ve esprileri itici derecede komik ve bazı yönlendirmeleri yanlıștı. İlk durağımız Viyana’ya akșam vardık. All Seasons Wien President Otel'e yerleștik ve ahalimiz sanki Yalova kaplıcalara gelmiș gibi odalara çekildi. Biz de Rehberimize yemek ve gece hayatıyla ilgili sorular sorduk. Ancak gece hayatı olmadığını söyledi. Bunun üzerine belki McDonald’s buluruz diye yürümeye bașladık. Gerçekten de bulduğumuz McDonald’s da șansımız ve Foursquare’in yardımıyla otele 100 metre mesafede Travel Shack isimli bir bar bulduk. İçerisi kalabalık, eğlenceli ve içki ucuzdu.
Viyana’daki tek günümüzde ise rehberimiz bizi șehir turuna çıkarttı. Ben tarihe meraklı olduğumdan tatmin oldum. Cafe Sperl’de bir kahve molası verdik, Mozart heykeliyle fotolarımızı çektik, Museums Quarter’da değișik sanat eserlerini gördük ve hacet giderdik, akșam da Șinitzel yemek için Plachutta’ya gittik. Bir de Fighmüller var, ikisinden birini tercih edebilirsiniz. Fighmüller daha meșhur olan. Plachutta’da ise kot giydiğimiz için utandık nerdeyse. Mekan gayet lüks ve garsonlar da așırı kibar davrandılar. Otele yakın bir yerde Bauernbrau diye bir bar vardı. Bildiğiniz mahalle arası barı ve otele gitmeye çalıșırken șans eseri bulduk. Ancak içerinin dekoru, takılan kızların güzelliği olsun gayet bașarılıydı. Fiyatlar tabi Travel Shack ile kıyaslanamaz, ama yine de çok pahalı değildi. Eğer All Seasons Wien President Otel’de kalırsanız buraya uğramanızı öneririm.
Viyana, aynı Londra gibi halka halka büyüyen bir șehir. Birçok Avrupa șehri de böyle zaten. Șehir yașam kalitesi olarak üst seviyede ancak haya çok pahalı. Avrupa'nın en pahalı șehri.
Rehberimiz çok eğlenceliydi. Tarih bilgisi çok iyi olmasına karșı konușma tarzı ve esprileri itici derecede komik ve bazı yönlendirmeleri yanlıștı. İlk durağımız Viyana’ya akșam vardık. All Seasons Wien President Otel'e yerleștik ve ahalimiz sanki Yalova kaplıcalara gelmiș gibi odalara çekildi. Biz de Rehberimize yemek ve gece hayatıyla ilgili sorular sorduk. Ancak gece hayatı olmadığını söyledi. Bunun üzerine belki McDonald’s buluruz diye yürümeye bașladık. Gerçekten de bulduğumuz McDonald’s da șansımız ve Foursquare’in yardımıyla otele 100 metre mesafede Travel Shack isimli bir bar bulduk. İçerisi kalabalık, eğlenceli ve içki ucuzdu.
Viyana’daki tek günümüzde ise rehberimiz bizi șehir turuna çıkarttı. Ben tarihe meraklı olduğumdan tatmin oldum. Cafe Sperl’de bir kahve molası verdik, Mozart heykeliyle fotolarımızı çektik, Museums Quarter’da değișik sanat eserlerini gördük ve hacet giderdik, akșam da Șinitzel yemek için Plachutta’ya gittik. Bir de Fighmüller var, ikisinden birini tercih edebilirsiniz. Fighmüller daha meșhur olan. Plachutta’da ise kot giydiğimiz için utandık nerdeyse. Mekan gayet lüks ve garsonlar da așırı kibar davrandılar. Otele yakın bir yerde Bauernbrau diye bir bar vardı. Bildiğiniz mahalle arası barı ve otele gitmeye çalıșırken șans eseri bulduk. Ancak içerinin dekoru, takılan kızların güzelliği olsun gayet bașarılıydı. Fiyatlar tabi Travel Shack ile kıyaslanamaz, ama yine de çok pahalı değildi. Eğer All Seasons Wien President Otel’de kalırsanız buraya uğramanızı öneririm.
Viyana, aynı Londra gibi halka halka büyüyen bir șehir. Birçok Avrupa șehri de böyle zaten. Șehir yașam kalitesi olarak üst seviyede ancak haya çok pahalı. Avrupa'nın en pahalı șehri.
Viyana’da dikkatimizi çeken en önemli șey sokaklarda bile șifresiz wireless olmasıydı. Otel merkeze yakın olduğundan her yere yürüdük. Kasım ayı olmasına
rağmen çok soğuk değildi. Viyana kahvenin Avrupa’yla tanıștığı yer. Osmanlı İmparatorluğu, Viyana kușatmasından sonra çoğu erzağını götürmemek için
Viyana’da bırakıyor. Orada ișini bilen bir tüccar da savaș ganimeti olarak hükümete verilen bu çuvalları alıp, nasıl yapıldığını bildiği için de ahalinin kullanımına açıveriyor. İște bugün sabahları içmeden kendimize gelemediğimiz kahveyle Avrupa’nın tanıșması böyle olmuș.
Viyana’da geçen 1,5 günden sonra Prag’a doğru yola çıktık. Freeshop'da gördüğümüz kale șeklinde tesisler ve ejderha maketleri dikkatimi çekti. Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği’ne üye olmadan önce Avusturya’lılar gelip buraya kumar oynarlarmıș. Hatta o dönemden kalma sınır kulübeleri bile duruyor. Prag’a geldiğimizde ise toplu tașıma kullanmak șart olmuștu. Prag’ın merkezinde oteller çok pahalı. Bizim kaldığımız Hotel Duo turdaki oteller içinde en kötüsüydü. Komünist dönemden kalma bizdeki kamu dinlenme tesislerini andıran bir otel. Merkeze gitmek için metroya binmek gerekiyor. İyi haber, eğer yakalanmazsanız metro ücretsiz. Turnike tarzı bir șey yok, isterseniz bilet alıyor, isterseniz yürüyüp geçiyorsunuz. Biz yakalanmadık ama yakalanırsanız cezası var. Buna rağmen yerel halk hep bilet alıyordu. Prag’da gitmenizi önereceğim tek restoran var, Fama. Burada yediğim etin tadı hala damağımdadır. Mantar Soslu Biftek(Beef tenderloin steak with mushroom dark sauce) et seviyorsanız size de öneririm. O derece lezzetliydi ki, sırf bunu yemek için tekrar Prag'a gidebilirim.
Prag’a turla gidecek olursanız size en az 60 Euro’ya Karlovy Vary ekstra turu satmaya çalıșacaklardır. Önerim biraz ingilizce bilginiz varsa bu turu almayın. Florenc'deki otogara gidin, oradan da Student Agency ile Karlovy Vary’e ulașın. Bilet fiyatı biz gittiğimizde 155 CZK’ydı, yani yaklașık 5 Euro. Karlovy Vary’de Turizm danıșma bürosundan alacağınız veya telefonunuzdan açacağınız harita ile güzel bir Karlovy Vary turu yapabilirsiniz. Atatürk’ün kaldığı oteli bulup orayı da ziyaret etmenizi öneririm. Birilerine sormanız gerecek, çünkü haritada ișaretli değil. Karlovy Vary’de yemek yemediğimiz için restoran öneremeyeceğim. Ayrıca Orta Avrupa turunda eğer alkol kullanıyorsanız yanınıza cep konyaklarından hatta Viyana’dan satılan Mozart kahveli-çikolatalı likörlerinden alabilirsiniz. Üșüdükçe birer yudum alırsanız, ısınırsınız. Alkol kullanmıyorsanız da neden kahve dükkanlarının bu kadar sık olduğunu anlayacaksınız :)
Viyana’da geçen 1,5 günden sonra Prag’a doğru yola çıktık. Freeshop'da gördüğümüz kale șeklinde tesisler ve ejderha maketleri dikkatimi çekti. Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği’ne üye olmadan önce Avusturya’lılar gelip buraya kumar oynarlarmıș. Hatta o dönemden kalma sınır kulübeleri bile duruyor. Prag’a geldiğimizde ise toplu tașıma kullanmak șart olmuștu. Prag’ın merkezinde oteller çok pahalı. Bizim kaldığımız Hotel Duo turdaki oteller içinde en kötüsüydü. Komünist dönemden kalma bizdeki kamu dinlenme tesislerini andıran bir otel. Merkeze gitmek için metroya binmek gerekiyor. İyi haber, eğer yakalanmazsanız metro ücretsiz. Turnike tarzı bir șey yok, isterseniz bilet alıyor, isterseniz yürüyüp geçiyorsunuz. Biz yakalanmadık ama yakalanırsanız cezası var. Buna rağmen yerel halk hep bilet alıyordu. Prag’da gitmenizi önereceğim tek restoran var, Fama. Burada yediğim etin tadı hala damağımdadır. Mantar Soslu Biftek(Beef tenderloin steak with mushroom dark sauce) et seviyorsanız size de öneririm. O derece lezzetliydi ki, sırf bunu yemek için tekrar Prag'a gidebilirim.
Prag’a turla gidecek olursanız size en az 60 Euro’ya Karlovy Vary ekstra turu satmaya çalıșacaklardır. Önerim biraz ingilizce bilginiz varsa bu turu almayın. Florenc'deki otogara gidin, oradan da Student Agency ile Karlovy Vary’e ulașın. Bilet fiyatı biz gittiğimizde 155 CZK’ydı, yani yaklașık 5 Euro. Karlovy Vary’de Turizm danıșma bürosundan alacağınız veya telefonunuzdan açacağınız harita ile güzel bir Karlovy Vary turu yapabilirsiniz. Atatürk’ün kaldığı oteli bulup orayı da ziyaret etmenizi öneririm. Birilerine sormanız gerecek, çünkü haritada ișaretli değil. Karlovy Vary’de yemek yemediğimiz için restoran öneremeyeceğim. Ayrıca Orta Avrupa turunda eğer alkol kullanıyorsanız yanınıza cep konyaklarından hatta Viyana’dan satılan Mozart kahveli-çikolatalı likörlerinden alabilirsiniz. Üșüdükçe birer yudum alırsanız, ısınırsınız. Alkol kullanmıyorsanız da neden kahve dükkanlarının bu kadar sık olduğunu anlayacaksınız :)
Neyse Prag’da geçen bir günün sonunda iğrenç otelimize döndük, son metroya yetișmemiz gerektiğinden merkezde gördüğüm birkaç rock barda aklım kaldı. Bunların
arasında Hard Rock Cafe de var, isterseniz burayı da ziyaret edebilirsiniz. Ertesi gün tarihi bir mekan olan Cafe Louvre'a gittik. Nazım Hikmet’de burayı ziyaret
etmiș. Buraya ve Çek yemekleri yemek isterseniz Restaurace Český svět’e uğrayabilirsiniz. Ama bence siz herșeyi boșverin, Fama’ya gidin.
Prag’da bir âdet var. Köprülerden birindeki heykele ya da nehre tam hatırlamıyorum, para atıyorsunuz ve dilek diliyorsunuz. Eğer dileğiniz gerçek olursa Prag’a tekrar
gelmeniz gerekiyormuș. Benim gerçekleșmediği için tekrar gitmedim. Bir de bir çocuk heykeli vardı tarihi alanları gezerken ordaki heykelde de aynı durum söz konusuydu sanırım. Ya burayı tam hatırlayamadım ama dilek dilediğiniz bir yer var iște :)
Prag’da görülecek yerleri yazmaya gerek yok, hepsi Old Town bölgesinde zaten. Astronomi kulesinde her saat bașı kurmalı saat ve heykelcikler çıkıyor. Saat bașına denk getirip izlemenizi öneririm. Kulenin üstüne de çıkıp șehri görebilirsiniz ancak böyle bir niyetiniz varsa TV Kulesi daha yüksek. Çek kızlarıysa hiç abartıldığı kadar güzel değil, böyle bir umudunuz varsa umutlanmayın. Becherovka, Çeklerin milli içkisi. Her yerde göreceksiniz. Alma niyetiniz varsa Süpermarketlere uğramanızı öneririm. Bazen kampanya yapıyorlar, biz 8 Euro’dan almıștık. Aslında Free Shop yerine içkiyi marketlerden alıp bavula koymak daha avantajlı. Hem sınır yok, hem de daha ucuz olabiliyor. Prag’dan, Budapește’ye giderken yol üstünde Bratislava’ya uğruyorsunuz. Bu ekstra tur oluyor ama mecbur satın almalısınız yoksa dinlenme tesisinde sizi bırakıyorlar. Bizim de tek satın aldığımız ekstra tur bu oldu. Bratislava küçük bir yer. Tarihi ve dar sokaklarında yürüyüp oranın eski meșhur sapıklarının heykellerini görüyorsunuz. Bu sapıklardan bazıları kanalizasyondan, bazıları sokak aralarından çıkarak hatunları korkutan delilermiș aslında. Kimseye zararları olmadığı için de halk olnları bu șekilde anmıș. Bana biraz turistik bir hareket gibi geldi ama yine de orjinal buldum. Bratislava’nın tarihi sokaklarından bașka çok birșeyi yok. Gelmișken yerel yemek deneyelim dedik. İtalyan asıllı bir Slovak’ın ișlettiği esnaf lokantası tarzı bir yere girdik. Açıkçası Foursquare’la gidip yanıldığım tek yer burası oldu. Belki Slovak mutfağına göre çok iyi bir yer olabilir ama bize hitap etmedi. Șef’de bizimle çok ilgilendi, tattırdı; yan gözle yiyip yemediğimizi izledi ama adamı hayal kırıklığına uğrattık ne yazık ki. Diğer yemekler için birșey diyemeyeceğim ama İtalyan asıllı bir șefin yaptığı spagettinin biraz daha yenebilir olmasını beklerdim. Belki de somondandır bilemiyorum. Bratislava’dan sonra akșama doğru Budapește’ye ulaștık. Rehberimizin șehre girerken yaptığı “o da pește, bu da pește” esprisini sizinle paylașmak istiyorum. Lizbon için İstanbul’a en çok benzeyen șehir derler, görmedim ama Budapește’de gerçekten çok benziyor. Özellikle șehrin iki yakası olması (Buda ve Pește), ortasından bir nehir geçmesi bu benzerlikleri arttırıyor. Yazının bașında rehberimizin gece hayatı için Budapește’yi bekleyin dediğini yazmıștım. Meğersem adamın gece hayatından kastettiği Striptiz barlarmıș. Biz kișisel gayretimizle birkaç canlı müzik eğlencesi yapan yer bulduk da sıkılmadık. Bu arada ekstra turlara katılan arkadașlarımızdan da Prag’daki orta çağ gecesinin ve Macaristan Estergon turunun gayet iyi olduğunu öğrendik. Hangi turla giderseniz gidin bu 2 ekstra turu alabilirsiniz.
Budapește’de Hotel İbis Heroes Square’da kaldık ve otel gerek konfor gerekse șehre yakınlık olarak diğer otellere göre çok iyiydi diyebilirim. Güzel bir final oldu yani.
Prag’da görülecek yerleri yazmaya gerek yok, hepsi Old Town bölgesinde zaten. Astronomi kulesinde her saat bașı kurmalı saat ve heykelcikler çıkıyor. Saat bașına denk getirip izlemenizi öneririm. Kulenin üstüne de çıkıp șehri görebilirsiniz ancak böyle bir niyetiniz varsa TV Kulesi daha yüksek. Çek kızlarıysa hiç abartıldığı kadar güzel değil, böyle bir umudunuz varsa umutlanmayın. Becherovka, Çeklerin milli içkisi. Her yerde göreceksiniz. Alma niyetiniz varsa Süpermarketlere uğramanızı öneririm. Bazen kampanya yapıyorlar, biz 8 Euro’dan almıștık. Aslında Free Shop yerine içkiyi marketlerden alıp bavula koymak daha avantajlı. Hem sınır yok, hem de daha ucuz olabiliyor. Prag’dan, Budapește’ye giderken yol üstünde Bratislava’ya uğruyorsunuz. Bu ekstra tur oluyor ama mecbur satın almalısınız yoksa dinlenme tesisinde sizi bırakıyorlar. Bizim de tek satın aldığımız ekstra tur bu oldu. Bratislava küçük bir yer. Tarihi ve dar sokaklarında yürüyüp oranın eski meșhur sapıklarının heykellerini görüyorsunuz. Bu sapıklardan bazıları kanalizasyondan, bazıları sokak aralarından çıkarak hatunları korkutan delilermiș aslında. Kimseye zararları olmadığı için de halk olnları bu șekilde anmıș. Bana biraz turistik bir hareket gibi geldi ama yine de orjinal buldum. Bratislava’nın tarihi sokaklarından bașka çok birșeyi yok. Gelmișken yerel yemek deneyelim dedik. İtalyan asıllı bir Slovak’ın ișlettiği esnaf lokantası tarzı bir yere girdik. Açıkçası Foursquare’la gidip yanıldığım tek yer burası oldu. Belki Slovak mutfağına göre çok iyi bir yer olabilir ama bize hitap etmedi. Șef’de bizimle çok ilgilendi, tattırdı; yan gözle yiyip yemediğimizi izledi ama adamı hayal kırıklığına uğrattık ne yazık ki. Diğer yemekler için birșey diyemeyeceğim ama İtalyan asıllı bir șefin yaptığı spagettinin biraz daha yenebilir olmasını beklerdim. Belki de somondandır bilemiyorum. Bratislava’dan sonra akșama doğru Budapește’ye ulaștık. Rehberimizin șehre girerken yaptığı “o da pește, bu da pește” esprisini sizinle paylașmak istiyorum. Lizbon için İstanbul’a en çok benzeyen șehir derler, görmedim ama Budapește’de gerçekten çok benziyor. Özellikle șehrin iki yakası olması (Buda ve Pește), ortasından bir nehir geçmesi bu benzerlikleri arttırıyor. Yazının bașında rehberimizin gece hayatı için Budapește’yi bekleyin dediğini yazmıștım. Meğersem adamın gece hayatından kastettiği Striptiz barlarmıș. Biz kișisel gayretimizle birkaç canlı müzik eğlencesi yapan yer bulduk da sıkılmadık. Bu arada ekstra turlara katılan arkadașlarımızdan da Prag’daki orta çağ gecesinin ve Macaristan Estergon turunun gayet iyi olduğunu öğrendik. Hangi turla giderseniz gidin bu 2 ekstra turu alabilirsiniz.
Budapește’de Hotel İbis Heroes Square’da kaldık ve otel gerek konfor gerekse șehre yakınlık olarak diğer otellere göre çok iyiydi diyebilirim. Güzel bir final oldu yani.
Budapește için söylenecek tek șey gayet romantik bir șehir olduğu. Aynı zamanda yolları geniș, insanları kibar ve yardımsever. Burada ne yazık ki Foursquare’dan
restoran bulup gitme olayı ișe yaramıyor, fiyatlar așırı pahalı. Ben nehir kıyısında harika bir manzarası nispeten ucuz ve yenebilir yemekleri olan Szegedi Halászcsárda’yı öneririm. Biz gittiğimizde canlı müzik de vardı, hatta restoran isminde biraz tereddüt yașadım foursquare’den resimlere bakıp keman çalan dayıyı görünce hatırladım. Bir de yine turla giderseniz Tuna Nehri’nin en güzel gezi teknesine (Adı Legenda’ydı sanırım) tur satacaklardır. En așağı 20 Euro olan bu tura gitmek yerine 8 Euro olan ve 24 saat geçerli olan standart tekne bileti almanızı öneririm. Böylece hem gündüz, hem de gece Tuna Nehri’ni görebilirsiniz. İlla Legenda’dan almak isterseniz de nehir kıyısına inip kendi acentesinden alabilirsiniz. 5-10 Euro daha ucuz olacağını garanti ederim.
Hava uygunsa Margit Sziget Eleje adasına gidip bisiklet kiralayabilirsiniz. Bisikletler 4 tekerlekli ve fayton gibi keyifli. Biz Kasım olmasına rağmen kiraladık ve bayağı ısındık Budapește'de, Prag ve Viyana oranla biraz daha fazla bizdeki Pavyon tarzı Striptease bar göreceksiniz. Bu barların tümüne giriș ücretsiz. Ancak bazılarına çıkıș parayla olabiliyor. Böyle bir niyetiniz varsa rehberinizden, otelinizden veya birinden tavsiye alıp gidebilirsiniz. Fiyatlar kapıda farklı, içeride farklı olabiliyor. Biz rehberin önerisiyle birine gittik ama ismini hatırlamıyorum. Gerçekten fiyatlar normale göre yüksek, masaya çerez vb. geliyor. Korkudan yemediğimiz için hesaba geçiriyorlar mı çerezi bilmiyorum. Masaya oturduğunuzda kızlar gelip kucak dansı isteyip istemediğinizi soruyor, muhabbet etmeye çalıșıyor. Ama ben "parayla aşk satılmasına" karşı olduğumdan böyle bir șey yaptırmadım. Aslında orda dans etmeyen sadece salınan kadınları da izlemek çok saçma. Viskilerimizi içtikten sonra otelimize döndük. Dünyadaki bu abazan Türk imajını nasıl yıkarız bilmiyorum ama en azından bir kız sizi istemediğinde yüzsüzlük yapmayacak özgüveniniz varsa bu tarz yerlere gitmek yerine cafelerde, barlarda insanlarla tanıșın derim. İnanın onlar da yeni insanlar tanımayı istiyor. Ama önce insan olarak. Yani karșınızdakinin güzelliğinden önce muhabbet edin, sarkıntılık etmeyin. Hem parayla yașadıklarınızdan daha güzel ve insanca bir anınız, hem de kız arkadașınız olur. Buralardaki kızlar bizimkiler gibi nazlı değil merak etmeyin, hayır derlerse hayırdır. Konu açılmıșken söyleyeyim, Budapește’nin kızları da çok güzel değil. Orta Avrupa'nın favorisi kesinlikle VİYANA.
Budapește’de bir buz pisti var ve biz açılıșına yetiștik. Kıș boyunca açık kalıyor, kıșın giderseniz ve Buz Pateni yapmayı seviyorsanız öneririm. Sadece Forint(Macar Para Birimi) kabul ediyorlar ve kredi kartı geçmiyor. Biz de tüm paramızı harcadığımızdan buz pateni yapamadık. Budapește’de Gulaș yemeniz gerekiyor. Burada Gulaș çorba gibi geliyor ancak gayet doyurucu. Biz Lisztró Bor.Gasztró.Bisztró isimli yerde yedik, ama inanıyorum ki her yerde yiyeceğiniz Gulaș güzel olacaktır. Ayrıca Budapește’nin en eski pastanelerinden Café Gerbeaud’a da uğramanızı öneririm.
Eğer alkol kullanıyorsanız Tokaji șarabı almanızı öneririm. Macarların Unicum diye bir içkileri var, genelde hastaları tedavi ediyorlarmıș. Tadı o kadar berbat ki o tadı alan mikrobun vücudunuzu terketmesi çok normal. Ben uzak durun derim. Okuduğunuz gibi biraz gastronomi ağırlık bir tur oldu. Ev arkadașım Gürkan ve ben gezerken yeni lezzetler tatmayı seviyoruz ve șehri yürüyerek keșfetmek hoșumuza gidiyor. Umarım sizin de okurken hoșunuza gitmiștir.
Hava uygunsa Margit Sziget Eleje adasına gidip bisiklet kiralayabilirsiniz. Bisikletler 4 tekerlekli ve fayton gibi keyifli. Biz Kasım olmasına rağmen kiraladık ve bayağı ısındık Budapește'de, Prag ve Viyana oranla biraz daha fazla bizdeki Pavyon tarzı Striptease bar göreceksiniz. Bu barların tümüne giriș ücretsiz. Ancak bazılarına çıkıș parayla olabiliyor. Böyle bir niyetiniz varsa rehberinizden, otelinizden veya birinden tavsiye alıp gidebilirsiniz. Fiyatlar kapıda farklı, içeride farklı olabiliyor. Biz rehberin önerisiyle birine gittik ama ismini hatırlamıyorum. Gerçekten fiyatlar normale göre yüksek, masaya çerez vb. geliyor. Korkudan yemediğimiz için hesaba geçiriyorlar mı çerezi bilmiyorum. Masaya oturduğunuzda kızlar gelip kucak dansı isteyip istemediğinizi soruyor, muhabbet etmeye çalıșıyor. Ama ben "parayla aşk satılmasına" karşı olduğumdan böyle bir șey yaptırmadım. Aslında orda dans etmeyen sadece salınan kadınları da izlemek çok saçma. Viskilerimizi içtikten sonra otelimize döndük. Dünyadaki bu abazan Türk imajını nasıl yıkarız bilmiyorum ama en azından bir kız sizi istemediğinde yüzsüzlük yapmayacak özgüveniniz varsa bu tarz yerlere gitmek yerine cafelerde, barlarda insanlarla tanıșın derim. İnanın onlar da yeni insanlar tanımayı istiyor. Ama önce insan olarak. Yani karșınızdakinin güzelliğinden önce muhabbet edin, sarkıntılık etmeyin. Hem parayla yașadıklarınızdan daha güzel ve insanca bir anınız, hem de kız arkadașınız olur. Buralardaki kızlar bizimkiler gibi nazlı değil merak etmeyin, hayır derlerse hayırdır. Konu açılmıșken söyleyeyim, Budapește’nin kızları da çok güzel değil. Orta Avrupa'nın favorisi kesinlikle VİYANA.
Budapește’de bir buz pisti var ve biz açılıșına yetiștik. Kıș boyunca açık kalıyor, kıșın giderseniz ve Buz Pateni yapmayı seviyorsanız öneririm. Sadece Forint(Macar Para Birimi) kabul ediyorlar ve kredi kartı geçmiyor. Biz de tüm paramızı harcadığımızdan buz pateni yapamadık. Budapește’de Gulaș yemeniz gerekiyor. Burada Gulaș çorba gibi geliyor ancak gayet doyurucu. Biz Lisztró Bor.Gasztró.Bisztró isimli yerde yedik, ama inanıyorum ki her yerde yiyeceğiniz Gulaș güzel olacaktır. Ayrıca Budapește’nin en eski pastanelerinden Café Gerbeaud’a da uğramanızı öneririm.
Eğer alkol kullanıyorsanız Tokaji șarabı almanızı öneririm. Macarların Unicum diye bir içkileri var, genelde hastaları tedavi ediyorlarmıș. Tadı o kadar berbat ki o tadı alan mikrobun vücudunuzu terketmesi çok normal. Ben uzak durun derim. Okuduğunuz gibi biraz gastronomi ağırlık bir tur oldu. Ev arkadașım Gürkan ve ben gezerken yeni lezzetler tatmayı seviyoruz ve șehri yürüyerek keșfetmek hoșumuza gidiyor. Umarım sizin de okurken hoșunuza gitmiștir.
Gezi Bonusu
Orta Avrupa turundaki 3 ülkede ayrı para birimi kullanıyor. Bu yüzden harcamalarınızı kredi kartı ile yapmanızı öneririm. Avusturya, Euro; Prag; Çek
Cumhuriyeti, Koruna; Macaristan ise Forint kullanıyor. Bu ülkelerde kalan paranızı diğerinde de bozdurabilirsiniz ancak Çek Cumhuriyeti'nde dövizcilere dikkat
etmek gerekiyor. Kur serbest ve %40'a kadar oynayabiliyor. Bu yüzden güvenilir bir yer bulup orada bozdurmanızı öneririm. Bu konuda rehberiniz yardımcı
olacaktır. Macaristan'da böyle bir sorun yok, turistik yerler harici her yerde bozdurabilirsiniz.